Hayatın İçinden 1 – Önder ARSAN -“Cruise Gemi Turu” Deneyimi…

3176 okuma Enguzeladmin yazdı

Merhaba sevgili okuyucular.

Hayatın içinden köşemizde başladığımız yazı dizilerimizin ilki olan Önder Arsan ile “Cruise Gemi Turu” Deneyimi – gezi yazısı ile karşınızdayız.

Önder Arsan’ ın kalemiyle, “Cruise Gemi Turu” Deneyimi…

Bugüne kadar bir çok ülke, şehir gezme fırsatı buldum, ancak hiç “gemi turu” deneyimim olmadı.

Tabii ki keşfetmeye meraklı biri olarak, bu deneyimi kaçırmak olmazdı.

Bir gün bu deneyimi yaşamak isteyenler için kızımın (Y Kuşak) ve benim (X kuşak) gözünden bu seyahat ile ilgili genel tecrübelerimizi, yaşadıklarımızı sizler için kaleme almak istedik.

Böylelikle, eğer bir gün Cruise tatili planlarsanız, bu yazı sizlere ışık tutabilir, ya da böyle bir tatili yapıp yapmama konusunda tereddütünüz var ise kararınıza yardımcı olabilir.

Öncelikle biz, bu kararı verdikten sonra aşağıdaki sorulara yanıt aradık?

  1. Bu turu yapmak istediğimiz periyotta hangi rotalar mevcut? 
  2. Hangi Cruise şirketlerini tercih etmeliyiz?
  3. Hangi tur şirketlerinden bu turu en uygun fiyata satın alabiliriz?

İnternet üzerinden detaylı yaptığımız araştırmalardan sonra kararımızı MSC Divina Akdeniz Turu olarak belirledik.

Bu tur; Roma’dan başlayarak sırasıyla Palermo, Cagliari, Mallorca, Valensiya, Marsilya, Cenova’dan sonra tekrar Roma ile sona eren bir tur.

Aşağıda bu turun rotasını gösteren haritayı bulabilirsiniz.

Neden MSC’yi seçtik?

1970 yılında İsviçre merkezli kurulan MSC (Mediterranean Shipping Company), hem kargo hem de gemi turu seyahetlerinde sektörün önemli oyuncularından biri.

MSC ile ilgili detaylara aşağıdaki link’den ulaşabilirsiniz. 

https://www.msccruises.com.tr

MSC Divina gemisi, 333 metre uzunluğunda, 1750 kabine sahip, 4.345 yolcu kapasitesi olan ve 1.388 çalışanı ile kocaman bir gemi. 🙂 

Seyahatimiz Türk Hava Yolları ile İstanbul Havalimanı‘ ndan Roma’ ya uçuşla başlıyor.

Kaptan pilot, uçuşa hazır!🙂

Yaklaşık 1 saat 45 dakikalık uçuş ardından Roma havaalanına iniyoruz ve tur ajansının organize ettiği bir otobüs ile yaklaşık 1 saat 30 dakikalık mesafedeki Civitavecchia limanına varıyoruz.

Bu limanın adını telafuz etmek gerçekten zor. 🙂

Gemiye biniş konusu biraz meşakkatli…

Öncelikle seyahat başlamadan tur şirketi, size bir takım evraklar veriyor.

Bu evraklar ve pasaportlarınızla gemiye giriş yapıyorsunuz.

Bu evraklarda kalacağınız kamara numarası, size ait kişisel bilgiler (pasaport no vs) ve valizleriniz için kamara numaralarınızı gösteren etiketler mevcut.

Bu evraklar, seyahat başlamadan size iki hafta önce geliyor, evraklardaki bilgilerin doğruluğunu kontrol etmenizde fayda var.

Bu evraklar olmadan gemiye binemeyeceğinizi hatırlatmak istiyorum.

Girişte önce valizlerinizi, kamara numaralarınızı gösteren etiketleri bırakıyorsunuz.

Bunun amacı gemide yasak olan eşyaları getirip getirmediğinizi kontrol etmek.

Kesici delici ve kötü amaçlı kullanılabilecek materyalleri güvenlik açısından kontrol ediyorlar.

Bu kontroller yapıldıktan sonra valizler kamaralarınızın önüne bırakılıyor.

Bu bir süreç aldığı için gemide eşyalarınızı beklemek durumunda kalabileceğinizden, yanınızda mutlaka gerekli/acil eşyalarınızı koyabileceğiniz bir el çantası bulundurun.

Valiz teslimini tamamladiktan sonra, biletleri ve pasaportları kontrol ettirmek için başka bir alana geçiş yapıyorsunuz, burada uzun bir süre sırada bekleme ihtimaliniz var.

İtalyanlar yavaş kanlı insanlar, bir de aynı anda yüzlerce insan giriş yaptığını düşünürseniz durum biraz ızdırap verici oluyor.

Tabi ki Türk pasaportu olunca, Avrupa’ lıların ilgileri bu süreci daha da uzatıyor.

İşlemler bittikten sonra size aşağıda göreceğiniz şekilde bir kart veriliyor.

Bu kart, gemiye giriş/çıkış ve gemi içinde yapacağınız harcamalarınızda kullanacağınız ve aynı zamanda kamara anahtarı olarak kullanacağınız bir kart.

Bu kartla gemiye giriş yapılıyor.

İlk girişte ayrıca kartınızı tanımlanacak bir fotoğraf çekimi yapılıyor.

Bu karta ayrıca minimum 250 euro para yüklemek durumundasınız.

Gemide nakit hiç bir para birimi geçerli değil.

Parayı sadece bahşiş vermek için gemi içerisinde kullanıcaksınız.

Günlük yaklaşık 10 euro bahşiş vermek, gemi içerisinde yapacağınız tek para harcaması olacak.

Bu bahşiş kelimesi aklınıza garsonlara verilen ve genellikle isteğe bağlı olan ufak maddi hediyeleri getirmesin.

Bu gemideki tüm yolculardan günlük ve standart olarak alınan, mecburi hizmet bahşişi gibi bir şey. Yani herkes vermek zorunda.

Çocuklardan bile her gün, 7.5 euro alınıyor. 🙁

Gemi girişinde sanki cezaevine giriyor gibi hissedebilirsiniz. 🙂

Bu his gemiye ayak bastığınız andan kaybolup gidiyor.

Kontrollerin ardından sonunda geminin güvertesine adım atıyorsunuz.

Bu kadar ayakta kaldıktan sonra, kendinize aşırı dolu olmayan bir asansör bulabilirseniz sizden iyisi yok.

Ve sonunda kamaranıza ulaşıyorsunuuz, kamaranız 15m2 civarında.

Aşağıda balkonlu standart kamaralardan birinin fotoğrafını inceleyebilirsiniz.

İki yetişkin, iki çocuk kalabileceğiniz bir oda.

4 kişi için yeterince geniş bir alan olduğunu söylemek zor ama kullanım pratikliğinden ötürü bu pek sorun yaratmıyor.

Biraz dinlendikten sonra 14. ve 5. katta yemek yerleri mevcut.

Açık büfe severleri 14. katta restoran severleri ise 5. katta bulabilirsiniz.

5.katta restoran daha formal ve şık bir mekan.

Oturacağınız koltuk, size verilen kartın üzerinde yazıyor, istediğiniz yere oturamıyorsunuz.

Bu restoranda yemek yemeği tercih ederseniz giyim kuşama biraz dikkat etmek gerekiyor.

Kaptan ile yenen gala yemeği de bu restoran içinde yapılıyor ki, bu yemeğe şık gelmek gerekiyor.

Kısaca aşağıda fotoğrafını göreceğiniz üzere mekan gayet şık.

5.kattaki bu restoranda (Black Grab) menü üç bölümden oluşuyor; başlangıç, ana yemek ve tatlı.

Her bölümde seçebileceğiniz 3-4 alternatif var, ve her bölüm için tercihlerinizi garsona iletiyorsunuz.

Servis kalitesi tek kelime ile mükemmel.

Yediğiniz hiç bir şeye para vermiyorsunuz.

Yalnızca içecekler (alkolsüz veya alkollü) paralı ve hesabınıza şarj ediliyor.

Gemiye giriş itibariyle, size aşağıdaki içki menüsünü satmaya çalışıyorlar, çok gereksiz pahalı bulduğumuz bu menüyü biz satın almadık.

Yüksek alkol meraklıları ve günde kişi başı 55 euro verecek kadar parası olanlar tercih edebilir. 🙂

Bu kadar içki içersek, zaten balon olup uçarız, gemiye gerek kalmaz diye düşündük. 🙂

14. kattaki açık büfe ise kocaman bir alan, bir çok yemek istasyonundan inanılmaz zengin yemek çeşitleri ile damağınıza uygun bir yemeği bulmanız mümkün.

Self servis mantığında istediğiniz yemekleri alıp, istediğiniz bir yere oturabiliyorsunuz.

Bu alanda su, filtre kahve ve çay 24 saat bedava.

Bunun dışında oturduğunuz içeceklere para ödüyorsunuz.

Özetle gemide yemekler gayet güzel ve farklı çeşitlilikte yemeklere, yukarıda belirttiğim iki mekandan rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz.

Afiyet olsun… 🙂

Günümüzde artık temel ihtiyaçlardan biri yemek kadar; internet. 🙂

İnternet dünyada bu kadar bağımlılık hale gelmişken, güzel haber bu gemi turu sizi internet bağımlılığından kurtarmak için çok iyi bir fırsat. 🙂

Çünkü, internet günü birlik kişi başı 20 Euro.

Tabi ki bu sorunu çözmek mümkün.

Kendinize yurt dişi hattı alabilir veya kullandığınız paketi yurt dışına uygun hale getirebilirsiniz.

Gemi seyir halindeyken telefonlar kapansın lütfen.

Tabii faturanızda 1.000 liralık belki çok daha fazla bir ödeme görmek istiyorsanız orası başka, doya doya açın kullanın!

Uydudan çekecek olan telefonunuzla size mutluluklar dilerim… 🙂

Gelelim gemi içindeki diğer özelliklere…

Gemi içinde yok yok, yüzmek isterseniz 14.katta havuzlar mevcut.

Bu fotoğraf sabah 6’da çekildi. Normalde havuz çok kalabalık oluyor ve hijyen de biraz soru işareti? 🙂

Canınız bowling mi istedi, Sports Bar’ ın içinde bowling oynayabilirsiniz.

Yoksa akşam yemeğini yedikten sonra güzel bir gösterimi seyretmek istiyorsunuz?

1600 kişilik aşağıdaki göreceğiniz salonda her akşam Broadway tarzı gösterileri seyretmek mümkün.

Gösteriler, Antalya’ daki beş yıldızlı tatil köyü animasyonları gibi değil merak etmeyin.

Açıkçası, gösterilerin ücretsiz olmasından ötürü beklentim düşüktü.

Fakat yanıldığımı ilk gösteriyi izlemeye başladığım anda anlamıştım, gerçekten kaliteli gösteriler sergileniyor.

Bunun dışında gemi içerisinde vakit geçirebileceğiniz, gayet güzel lounge ve barlar da mevcut.

Kumar gibi kötü alışkanlıklara sahip yolcular için, gemide bir de küçük ölçekli bir Casino mevcut.

Bu Casino’da hem canlı oyunlar, hem de farklı makine seçenekleri var.

Canlı oyunlarda minimum oyun miktarı 10 euro ile başlıyor.

Açıkçası bizim Kıbrıs’daki Casino’ lar ile mukayese edilecek bir durumu yok, böyle bir tatilde de fazla vakit geçirmeye değmez. 🙂

Sigara içenler için haberler biraz kötü. 🙂

Gemide sigara alanları oldukça kısıtlı.

Gemi içerisindeki sigara içme alanlarından biri, 6.katta bulunan Cigar Lounge…

Bu alanın bar kısmında sigara ile içkinizi aynı anda içme şansına sahipsiniz.

Unutmayın içkiler paralı. 🙂

Ancak bu barda, çay ve kahve gibi sıcak içecekler yok. 🙁

Gemideki bir diğer sigara içme alanı, 14. katta açık büfenin yanında; tabii dikkat! Açık alan diye sigara yakmayın, çünkü sadece belli bir alanda içmenize izin veriliyor.

3. ve son sigara içme alanı Casino’ da ayrılan ufak bir alandan oluşuyor.

Aklınızda olsun, odanın balkonunda sigara içmek yasak, bizim, sizin evin balkonları gibi değil. 🙂

En iyisi sigarayı bırakmak dersem, çok mu kamu spotu olur acaba? 🙂

Evet artık gemiyi tanıdıktan sonra, seyahatin diğer detaylarına bakalım…

Yukarıda belirttiğim gibi bizim bu gemi ile ziyaret edeceğimiz 3 ada ( Palermo – İtalya, Cagliari – Sardunya/İtalya, Mallorca – İspanya ) ve 3 sahil şehri ( Valencia – İspanya, Marsilya – Fransa ve Cenova/ Portofino – İtalya ) olmak üzere 6 lokasyon var.

İlk gün gemiye yerleşip, gemiyi tanıdıktan sonra akşam 19.00’da ilk noktamız olan Palermo‘ ya gitmek için yola çıkıyoruz.

Neden spesifik saat verdim?

Bu gemiye bindiğiniz zaman kolunuzda bir saat olsun.

Çünkü her şey saatli; geminin kalkışı, bir sonraki limana girişi, gideceğiniz şehri ziyaret etmek için sabah gemiden ayrılış saatiniz ve akşam gemiye dönüş saatiniz belli.

Eğer gemiden inip, şehrin heyecanına kapılıp, geminin kalkış saatini kaçırırsanız, gemi kaptanı; Ahmet bey, Ayşe Hanım geç kalmışlar, biraz onları bekleyelim demiyor. 🙂

Bu nedenle şehirleri gezmek için gemiden ayrılırken, yanınızda kredi kartınızı/paranızı ve pasaportunuzu almanızı öneririm, şansızlık olur, gemiyi kaçırırsınız, ortada kalmayın.

Özetle gündelik hayatında da pek dakik olamayan ya da dakik olma baskısı ile tatil yapmak istemeyenlere bu gemi turu hakkında tekrar düşünmelerini tavsiye ediyorum. Pek size göre bir alternatif olmayabilir.

Gemi, geceleri yol alıyor, gündüzleri ise genellikle öğleden önce yeni bir şehrin limanına yanaşıyor.

Gün içinde ortalama 8 saate yakın bir süre boş vaktiniz oluyor.

İki keyifli alternatifiniz var;

1- Gemide kalıp, havuzun keyfini çıkarabilir ve geminin diğer etkinliklerinde keyifli zaman geçirebilirsiniz.

2- Her gün yanaşılan farklı bir şehirde, 8 saate yakın bir süre boyunca, yeni yerleri keşfedebilir, her şehirde yeni ve inanılmaz deneyimler yaşabilirsiniz.

Bulunduğunuz şehri kısıtlı sürede gezmek için ne yapmalısınız?

Bu sorunun iki yanıtı var;

Birincisi, lokal veya geminin düzenlediği turlar var.

Kişi başı 50-65 euro arasında değişen ücretler ile bu turlara katılabilirsiniz.

Eğer yabancı dil konusunda sıkıntınız var ise veya gideceğiniz yerlerle ilgili daha önce bir araştırma yapmadıysanız bu lokal (Türk’ ler tarafından düzenlenen) turlara katılmanızı tavsiye ederim.

Lokal tur şirketleri gemiye yerleştikten sonra, ilk gün bir toplantı düzenleyerek, bu turlar hakkında bilgi verip, katılıp katılmayacağınızı size soruyorlar.

Burada kararınızı verebilirsiniz.

Ayrıca size günlük olarak aktiviteleri gösteren bir program listesini de vermeyi ihmal etmiyorlar.

Aşağıda bir örneğini inceleyebilirsiniz.

İkinci alternatif ise, bu seyahate başlamadan önce araştırma yapıp, kendi turunuzu oluşturmak.

Bunu yapabilmek için, sabah gemiden ayrıldıktan sonra MSC ‘in sunduğu, limandan şehre servis aracı hizmetini kullanmanız gerekecek.

Bu servisler sizi şehir merkezinde bir noktaya bırakıyor.

Ayrıca bu bırakma noktaları aynı zamanda sizin için gemiye geri dönüş anlamına da geliyor.

Yolcuların bırakıldığı bu noktalardan her yarım saatte bir limana yani geminize doğru giden servis araçları hizmet veriyor.

Bu servisin kişi başı maliyeti; 15 euro.

Servisin son saatini kaçırmadığınız sürece gayet iyi bir hizmet, çünkü limanlar genel olarak şehirden uzak.

Peki biz bu iki alternatifden hangisini kullandık?

Kızım seyahat öncesi gezilecek şehirler ile ilgili araştırmalar yaptı, bu nedenle Cenova/Portofino rutu dışında tur kullanmadık, kendi turumuzu kendimiz planladık.

Cenova/Portofino rutunu zaman kısıtı nedeniyle turla gerçekleştirdik.

Evet, yazımın sonuna gelirken, Cruise deneyimini kendi adımıza özetlemek isterim;

1- Öncelikle bavul, otel ve ucuz yemek arama derdi olmadan her sabah başka bir limanda ve şehirde olmak, o şehri teneffüs etmek harika bir duygu.

2- Gemi her türlü imkana sahip.

Canınızın sıkılma ihtimali yok. 🙂

Yemekler gayet lezzetli, mutfak çeşitliliği fazla ve hepsi kaliteli şeflerden çıktığını belli eden tadlara sahip.

Personel güler yüzlü ve yardımcı olmak için çaba sarf ediyor.

3. Eğer iyi bir tur şirketine denk gelirseniz, veya gideceğiniz yerler ile ilgili iyi bir çalışma yaparsanız, şehir turlarından çok fazla keyif alabilirsiniz.

Hem maddi hem de süre verimliliği olarak avantaj sağlarsınız.

4. Gemi turu pahalı bir tatil. Başta ödediğiniz paranın üzerine (tur şirketine), gemi içinde ödeyeceğiniz bahşişler, içecekleriniz, internet kullanımı, şehir turları vs gibi giderleri de koyduğunuzda, 7 gün için azımsanmayacak bir parayı harcamak durumundasınız. 🙁

Tabii kumar gibi kötü alışkanlıklarınız var ise bu harcama boyutu üst düzeylere de çıkabilir! 🙂

Peki ben böyle bir turu bir daha yapar mıyım?

Açıkçası bu soruya benim yanıtım; “Belki”.

Nedeni ise şöyle açıklayayım; gittiğim şehrin tarihini, kültürünü, yemeğini anlamayı ve o şehre ayıracağım zaman konusunda özgür olmayı daha çok seviyorum.

Ama, böyle bir deneyim yaşamak gerçekten keyifliydi.

Tabii ki zevkler ve renkler kişiden kişiye değişir. 🙂

Sizin vereceğiniz karara da, umarım bu yazının bir katkısı olur.

Eğer sormak istediğiniz bir soru olursa lütfen aşağıdaki “yorum” bölümüne sorularınızı yazın, bildiğimiz kadarı ile yanıt vermeye çalışalım 🙂 

Önder Arsan’ ın bu muhteşem yazısı ve daha fazlası için kişisel bloğunu mutlaka ziyaret edin!

BİR YORUM YAZIN..

Hayatın İçinden 1 – Önder ARSAN -“Cruise Gemi Turu” Deneyimi…

Merhaba sevgili okuyucular.

Hayatın içinden köşemizde başladığımız yazı dizilerimizin ilki olan Önder Arsan ile “Cruise Gemi Turu” Deneyimi – gezi yazısı ile karşınızdayız.

Önder Arsan’ ın kalemiyle, “Cruise Gemi Turu” Deneyimi…

Bugüne kadar bir çok ülke, şehir gezme fırsatı buldum, ancak hiç “gemi turu” deneyimim olmadı.

Tabii ki keşfetmeye meraklı biri olarak, bu deneyimi kaçırmak olmazdı.

Bir gün bu deneyimi yaşamak isteyenler için kızımın (Y Kuşak) ve benim (X kuşak) gözünden bu seyahat ile ilgili genel tecrübelerimizi, yaşadıklarımızı sizler için kaleme almak istedik.

Böylelikle, eğer bir gün Cruise tatili planlarsanız, bu yazı sizlere ışık tutabilir, ya da böyle bir tatili yapıp yapmama konusunda tereddütünüz var ise kararınıza yardımcı olabilir.

Öncelikle biz, bu kararı verdikten sonra aşağıdaki sorulara yanıt aradık?

  1. Bu turu yapmak istediğimiz periyotta hangi rotalar mevcut? 
  2. Hangi Cruise şirketlerini tercih etmeliyiz?
  3. Hangi tur şirketlerinden bu turu en uygun fiyata satın alabiliriz?

İnternet üzerinden detaylı yaptığımız araştırmalardan sonra kararımızı MSC Divina Akdeniz Turu olarak belirledik.

Bu tur; Roma’dan başlayarak sırasıyla Palermo, Cagliari, Mallorca, Valensiya, Marsilya, Cenova’dan sonra tekrar Roma ile sona eren bir tur.

Aşağıda bu turun rotasını gösteren haritayı bulabilirsiniz.

Neden MSC’yi seçtik?

1970 yılında İsviçre merkezli kurulan MSC (Mediterranean Shipping Company), hem kargo hem de gemi turu seyahetlerinde sektörün önemli oyuncularından biri.

MSC ile ilgili detaylara aşağıdaki link’den ulaşabilirsiniz. 

https://www.msccruises.com.tr

MSC Divina gemisi, 333 metre uzunluğunda, 1750 kabine sahip, 4.345 yolcu kapasitesi olan ve 1.388 çalışanı ile kocaman bir gemi. 🙂 

Seyahatimiz Türk Hava Yolları ile İstanbul Havalimanı‘ ndan Roma’ ya uçuşla başlıyor.

Kaptan pilot, uçuşa hazır!🙂

Yaklaşık 1 saat 45 dakikalık uçuş ardından Roma havaalanına iniyoruz ve tur ajansının organize ettiği bir otobüs ile yaklaşık 1 saat 30 dakikalık mesafedeki Civitavecchia limanına varıyoruz.

Bu limanın adını telafuz etmek gerçekten zor. 🙂

Gemiye biniş konusu biraz meşakkatli…

Öncelikle seyahat başlamadan tur şirketi, size bir takım evraklar veriyor.

Bu evraklar ve pasaportlarınızla gemiye giriş yapıyorsunuz.

Bu evraklarda kalacağınız kamara numarası, size ait kişisel bilgiler (pasaport no vs) ve valizleriniz için kamara numaralarınızı gösteren etiketler mevcut.

Bu evraklar, seyahat başlamadan size iki hafta önce geliyor, evraklardaki bilgilerin doğruluğunu kontrol etmenizde fayda var.

Bu evraklar olmadan gemiye binemeyeceğinizi hatırlatmak istiyorum.

Girişte önce valizlerinizi, kamara numaralarınızı gösteren etiketleri bırakıyorsunuz.

Bunun amacı gemide yasak olan eşyaları getirip getirmediğinizi kontrol etmek.

Kesici delici ve kötü amaçlı kullanılabilecek materyalleri güvenlik açısından kontrol ediyorlar.

Bu kontroller yapıldıktan sonra valizler kamaralarınızın önüne bırakılıyor.

Bu bir süreç aldığı için gemide eşyalarınızı beklemek durumunda kalabileceğinizden, yanınızda mutlaka gerekli/acil eşyalarınızı koyabileceğiniz bir el çantası bulundurun.

Valiz teslimini tamamladiktan sonra, biletleri ve pasaportları kontrol ettirmek için başka bir alana geçiş yapıyorsunuz, burada uzun bir süre sırada bekleme ihtimaliniz var.

İtalyanlar yavaş kanlı insanlar, bir de aynı anda yüzlerce insan giriş yaptığını düşünürseniz durum biraz ızdırap verici oluyor.

Tabi ki Türk pasaportu olunca, Avrupa’ lıların ilgileri bu süreci daha da uzatıyor.

İşlemler bittikten sonra size aşağıda göreceğiniz şekilde bir kart veriliyor.

Bu kart, gemiye giriş/çıkış ve gemi içinde yapacağınız harcamalarınızda kullanacağınız ve aynı zamanda kamara anahtarı olarak kullanacağınız bir kart.

Bu kartla gemiye giriş yapılıyor.

İlk girişte ayrıca kartınızı tanımlanacak bir fotoğraf çekimi yapılıyor.

Bu karta ayrıca minimum 250 euro para yüklemek durumundasınız.

Gemide nakit hiç bir para birimi geçerli değil.

Parayı sadece bahşiş vermek için gemi içerisinde kullanıcaksınız.

Günlük yaklaşık 10 euro bahşiş vermek, gemi içerisinde yapacağınız tek para harcaması olacak.

Bu bahşiş kelimesi aklınıza garsonlara verilen ve genellikle isteğe bağlı olan ufak maddi hediyeleri getirmesin.

Bu gemideki tüm yolculardan günlük ve standart olarak alınan, mecburi hizmet bahşişi gibi bir şey. Yani herkes vermek zorunda.

Çocuklardan bile her gün, 7.5 euro alınıyor. 🙁

Gemi girişinde sanki cezaevine giriyor gibi hissedebilirsiniz. 🙂

Bu his gemiye ayak bastığınız andan kaybolup gidiyor.

Kontrollerin ardından sonunda geminin güvertesine adım atıyorsunuz.

Bu kadar ayakta kaldıktan sonra, kendinize aşırı dolu olmayan bir asansör bulabilirseniz sizden iyisi yok.

Ve sonunda kamaranıza ulaşıyorsunuuz, kamaranız 15m2 civarında.

Aşağıda balkonlu standart kamaralardan birinin fotoğrafını inceleyebilirsiniz.

İki yetişkin, iki çocuk kalabileceğiniz bir oda.

4 kişi için yeterince geniş bir alan olduğunu söylemek zor ama kullanım pratikliğinden ötürü bu pek sorun yaratmıyor.

Biraz dinlendikten sonra 14. ve 5. katta yemek yerleri mevcut.

Açık büfe severleri 14. katta restoran severleri ise 5. katta bulabilirsiniz.

5.katta restoran daha formal ve şık bir mekan.

Oturacağınız koltuk, size verilen kartın üzerinde yazıyor, istediğiniz yere oturamıyorsunuz.

Bu restoranda yemek yemeği tercih ederseniz giyim kuşama biraz dikkat etmek gerekiyor.

Kaptan ile yenen gala yemeği de bu restoran içinde yapılıyor ki, bu yemeğe şık gelmek gerekiyor.

Kısaca aşağıda fotoğrafını göreceğiniz üzere mekan gayet şık.

5.kattaki bu restoranda (Black Grab) menü üç bölümden oluşuyor; başlangıç, ana yemek ve tatlı.

Her bölümde seçebileceğiniz 3-4 alternatif var, ve her bölüm için tercihlerinizi garsona iletiyorsunuz.

Servis kalitesi tek kelime ile mükemmel.

Yediğiniz hiç bir şeye para vermiyorsunuz.

Yalnızca içecekler (alkolsüz veya alkollü) paralı ve hesabınıza şarj ediliyor.

Gemiye giriş itibariyle, size aşağıdaki içki menüsünü satmaya çalışıyorlar, çok gereksiz pahalı bulduğumuz bu menüyü biz satın almadık.

Yüksek alkol meraklıları ve günde kişi başı 55 euro verecek kadar parası olanlar tercih edebilir. 🙂

Bu kadar içki içersek, zaten balon olup uçarız, gemiye gerek kalmaz diye düşündük. 🙂

14. kattaki açık büfe ise kocaman bir alan, bir çok yemek istasyonundan inanılmaz zengin yemek çeşitleri ile damağınıza uygun bir yemeği bulmanız mümkün.

Self servis mantığında istediğiniz yemekleri alıp, istediğiniz bir yere oturabiliyorsunuz.

Bu alanda su, filtre kahve ve çay 24 saat bedava.

Bunun dışında oturduğunuz içeceklere para ödüyorsunuz.

Özetle gemide yemekler gayet güzel ve farklı çeşitlilikte yemeklere, yukarıda belirttiğim iki mekandan rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz.

Afiyet olsun… 🙂

Günümüzde artık temel ihtiyaçlardan biri yemek kadar; internet. 🙂

İnternet dünyada bu kadar bağımlılık hale gelmişken, güzel haber bu gemi turu sizi internet bağımlılığından kurtarmak için çok iyi bir fırsat. 🙂

Çünkü, internet günü birlik kişi başı 20 Euro.

Tabi ki bu sorunu çözmek mümkün.

Kendinize yurt dişi hattı alabilir veya kullandığınız paketi yurt dışına uygun hale getirebilirsiniz.

Gemi seyir halindeyken telefonlar kapansın lütfen.

Tabii faturanızda 1.000 liralık belki çok daha fazla bir ödeme görmek istiyorsanız orası başka, doya doya açın kullanın!

Uydudan çekecek olan telefonunuzla size mutluluklar dilerim… 🙂

Gelelim gemi içindeki diğer özelliklere…

Gemi içinde yok yok, yüzmek isterseniz 14.katta havuzlar mevcut.

Bu fotoğraf sabah 6’da çekildi. Normalde havuz çok kalabalık oluyor ve hijyen de biraz soru işareti? 🙂

Canınız bowling mi istedi, Sports Bar’ ın içinde bowling oynayabilirsiniz.

Yoksa akşam yemeğini yedikten sonra güzel bir gösterimi seyretmek istiyorsunuz?

1600 kişilik aşağıdaki göreceğiniz salonda her akşam Broadway tarzı gösterileri seyretmek mümkün.

Gösteriler, Antalya’ daki beş yıldızlı tatil köyü animasyonları gibi değil merak etmeyin.

Açıkçası, gösterilerin ücretsiz olmasından ötürü beklentim düşüktü.

Fakat yanıldığımı ilk gösteriyi izlemeye başladığım anda anlamıştım, gerçekten kaliteli gösteriler sergileniyor.

Bunun dışında gemi içerisinde vakit geçirebileceğiniz, gayet güzel lounge ve barlar da mevcut.

Kumar gibi kötü alışkanlıklara sahip yolcular için, gemide bir de küçük ölçekli bir Casino mevcut.

Bu Casino’da hem canlı oyunlar, hem de farklı makine seçenekleri var.

Canlı oyunlarda minimum oyun miktarı 10 euro ile başlıyor.

Açıkçası bizim Kıbrıs’daki Casino’ lar ile mukayese edilecek bir durumu yok, böyle bir tatilde de fazla vakit geçirmeye değmez. 🙂

Sigara içenler için haberler biraz kötü. 🙂

Gemide sigara alanları oldukça kısıtlı.

Gemi içerisindeki sigara içme alanlarından biri, 6.katta bulunan Cigar Lounge…

Bu alanın bar kısmında sigara ile içkinizi aynı anda içme şansına sahipsiniz.

Unutmayın içkiler paralı. 🙂

Ancak bu barda, çay ve kahve gibi sıcak içecekler yok. 🙁

Gemideki bir diğer sigara içme alanı, 14. katta açık büfenin yanında; tabii dikkat! Açık alan diye sigara yakmayın, çünkü sadece belli bir alanda içmenize izin veriliyor.

3. ve son sigara içme alanı Casino’ da ayrılan ufak bir alandan oluşuyor.

Aklınızda olsun, odanın balkonunda sigara içmek yasak, bizim, sizin evin balkonları gibi değil. 🙂

En iyisi sigarayı bırakmak dersem, çok mu kamu spotu olur acaba? 🙂

Evet artık gemiyi tanıdıktan sonra, seyahatin diğer detaylarına bakalım…

Yukarıda belirttiğim gibi bizim bu gemi ile ziyaret edeceğimiz 3 ada ( Palermo – İtalya, Cagliari – Sardunya/İtalya, Mallorca – İspanya ) ve 3 sahil şehri ( Valencia – İspanya, Marsilya – Fransa ve Cenova/ Portofino – İtalya ) olmak üzere 6 lokasyon var.

İlk gün gemiye yerleşip, gemiyi tanıdıktan sonra akşam 19.00’da ilk noktamız olan Palermo‘ ya gitmek için yola çıkıyoruz.

Neden spesifik saat verdim?

Bu gemiye bindiğiniz zaman kolunuzda bir saat olsun.

Çünkü her şey saatli; geminin kalkışı, bir sonraki limana girişi, gideceğiniz şehri ziyaret etmek için sabah gemiden ayrılış saatiniz ve akşam gemiye dönüş saatiniz belli.

Eğer gemiden inip, şehrin heyecanına kapılıp, geminin kalkış saatini kaçırırsanız, gemi kaptanı; Ahmet bey, Ayşe Hanım geç kalmışlar, biraz onları bekleyelim demiyor. 🙂

Bu nedenle şehirleri gezmek için gemiden ayrılırken, yanınızda kredi kartınızı/paranızı ve pasaportunuzu almanızı öneririm, şansızlık olur, gemiyi kaçırırsınız, ortada kalmayın.

Özetle gündelik hayatında da pek dakik olamayan ya da dakik olma baskısı ile tatil yapmak istemeyenlere bu gemi turu hakkında tekrar düşünmelerini tavsiye ediyorum. Pek size göre bir alternatif olmayabilir.

Gemi, geceleri yol alıyor, gündüzleri ise genellikle öğleden önce yeni bir şehrin limanına yanaşıyor.

Gün içinde ortalama 8 saate yakın bir süre boş vaktiniz oluyor.

İki keyifli alternatifiniz var;

1- Gemide kalıp, havuzun keyfini çıkarabilir ve geminin diğer etkinliklerinde keyifli zaman geçirebilirsiniz.

2- Her gün yanaşılan farklı bir şehirde, 8 saate yakın bir süre boyunca, yeni yerleri keşfedebilir, her şehirde yeni ve inanılmaz deneyimler yaşabilirsiniz.

Bulunduğunuz şehri kısıtlı sürede gezmek için ne yapmalısınız?

Bu sorunun iki yanıtı var;

Birincisi, lokal veya geminin düzenlediği turlar var.

Kişi başı 50-65 euro arasında değişen ücretler ile bu turlara katılabilirsiniz.

Eğer yabancı dil konusunda sıkıntınız var ise veya gideceğiniz yerlerle ilgili daha önce bir araştırma yapmadıysanız bu lokal (Türk’ ler tarafından düzenlenen) turlara katılmanızı tavsiye ederim.

Lokal tur şirketleri gemiye yerleştikten sonra, ilk gün bir toplantı düzenleyerek, bu turlar hakkında bilgi verip, katılıp katılmayacağınızı size soruyorlar.

Burada kararınızı verebilirsiniz.

Ayrıca size günlük olarak aktiviteleri gösteren bir program listesini de vermeyi ihmal etmiyorlar.

Aşağıda bir örneğini inceleyebilirsiniz.

İkinci alternatif ise, bu seyahate başlamadan önce araştırma yapıp, kendi turunuzu oluşturmak.

Bunu yapabilmek için, sabah gemiden ayrıldıktan sonra MSC ‘in sunduğu, limandan şehre servis aracı hizmetini kullanmanız gerekecek.

Bu servisler sizi şehir merkezinde bir noktaya bırakıyor.

Ayrıca bu bırakma noktaları aynı zamanda sizin için gemiye geri dönüş anlamına da geliyor.

Yolcuların bırakıldığı bu noktalardan her yarım saatte bir limana yani geminize doğru giden servis araçları hizmet veriyor.

Bu servisin kişi başı maliyeti; 15 euro.

Servisin son saatini kaçırmadığınız sürece gayet iyi bir hizmet, çünkü limanlar genel olarak şehirden uzak.

Peki biz bu iki alternatifden hangisini kullandık?

Kızım seyahat öncesi gezilecek şehirler ile ilgili araştırmalar yaptı, bu nedenle Cenova/Portofino rutu dışında tur kullanmadık, kendi turumuzu kendimiz planladık.

Cenova/Portofino rutunu zaman kısıtı nedeniyle turla gerçekleştirdik.

Evet, yazımın sonuna gelirken, Cruise deneyimini kendi adımıza özetlemek isterim;

1- Öncelikle bavul, otel ve ucuz yemek arama derdi olmadan her sabah başka bir limanda ve şehirde olmak, o şehri teneffüs etmek harika bir duygu.

2- Gemi her türlü imkana sahip.

Canınızın sıkılma ihtimali yok. 🙂

Yemekler gayet lezzetli, mutfak çeşitliliği fazla ve hepsi kaliteli şeflerden çıktığını belli eden tadlara sahip.

Personel güler yüzlü ve yardımcı olmak için çaba sarf ediyor.

3. Eğer iyi bir tur şirketine denk gelirseniz, veya gideceğiniz yerler ile ilgili iyi bir çalışma yaparsanız, şehir turlarından çok fazla keyif alabilirsiniz.

Hem maddi hem de süre verimliliği olarak avantaj sağlarsınız.

4. Gemi turu pahalı bir tatil. Başta ödediğiniz paranın üzerine (tur şirketine), gemi içinde ödeyeceğiniz bahşişler, içecekleriniz, internet kullanımı, şehir turları vs gibi giderleri de koyduğunuzda, 7 gün için azımsanmayacak bir parayı harcamak durumundasınız. 🙁

Tabii kumar gibi kötü alışkanlıklarınız var ise bu harcama boyutu üst düzeylere de çıkabilir! 🙂

Peki ben böyle bir turu bir daha yapar mıyım?

Açıkçası bu soruya benim yanıtım; “Belki”.

Nedeni ise şöyle açıklayayım; gittiğim şehrin tarihini, kültürünü, yemeğini anlamayı ve o şehre ayıracağım zaman konusunda özgür olmayı daha çok seviyorum.

Ama, böyle bir deneyim yaşamak gerçekten keyifliydi.

Tabii ki zevkler ve renkler kişiden kişiye değişir. 🙂

Sizin vereceğiniz karara da, umarım bu yazının bir katkısı olur.

Eğer sormak istediğiniz bir soru olursa lütfen aşağıdaki “yorum” bölümüne sorularınızı yazın, bildiğimiz kadarı ile yanıt vermeye çalışalım 🙂 

Önder Arsan’ ın bu muhteşem yazısı ve daha fazlası için kişisel bloğunu mutlaka ziyaret edin!